Yüz veya vücudun herhangi bir bölgesinde bulunan cilt lezyonları hepimiz için zaman zaman endişe kaynağı olmakta ya da özellikle yüz bölgesindekiler görünümleri itibari ile rahatsızlık verebilmektedirler. Ciltte görülen lezyonlar iltihabi kaynaklı olabileceği gibi damarlardan, derinin kendisinden, deri eklerinden ya da deri altı dokulardan gelişebilmekte ya da bazı sistemik hastalıklardan kaynaklanabilmektedirler.
Bu tür benlerin ya da kitlelerin yapıları itibari ile değişik şekillerde giderilebilmeleri mümkündür. Bu tür lezyonlardaki en önemli kriter cilt kanseri ile ilişkili olup olmadıklarıdır. Vücudun herhangi bir bölgesindeki cilt lezyonları için bazı tehlike kriterleri mevcuttur. Bunlar;
Eğer benler renk değiştiriyorsa
Kenarları düzensizse
Giderek büyüyorsa
Etrafında renk değişikliğine neden oluyorsa
Kaşıntı, ağrı, kanama gibi şikayetlere neden oluyorsa
Yüzeyden kabarıklaşmaya başlamışsa
Sayıları artıyorsa…
mutlaka bir uzmana gösterilmelidir.
Cilt lezyonlarının tedavisinde hangi yöntemler kullanılır?
Bu tür lezyonların tedavisinde en etkili yöntem cerrahi olarak çıkarılmalarıdır. Bunun dışında lezyonun ne olduğuna bağlı olarak lazer tedavisi, tıraşlama, cilt soyma, radyoterapi gibi seçenekler vardır. Genelde lokal anestezi yeterli olmaktadır.
Cerrahi sonrası iz kalır mı?
Bu lezyonları Plastik cerrahlar en az iz kalacak şekilde vücut çizgilerine uygun şekilde çıkarırlar. Tabii iz kalma derecesi lezyonun yerine, karakterine ve büyüklüğüne göre değişmektedir. Operasyon sonrası ilk 6-12 ay çıkarılan bölge normal ciltten daha koyu görünür ve genelde 1 senenin sonunda normal cilt rengine dönerek görünürlükleri büyük oranda kaybolur. Bu dönemde güneşten korunma gereklidir.
Bıçak değerse benler tehlikeli hale gelir mi?
Bu tamamen yanlış bilinen bir durumdur. Kötü karakterli bir ben, ciltte belirli bir sağlam dokuyu da içerek şekilde çıkarılmalıdır. Çıkarılmazsa tekrar oluşma ya da yayılma yapabilir. Fakat bu lezyonun çıkarılmaması zaten yayılmasına izin vermek demektir. Tehlike içermeyen bir ben’in çıkarılması sonrası tehlikeli bir durum oluşması mümkün değildir. Bu açıdan bu tür ben’lerin mutlaka tecrübeli bir Plastik Cerrahi uzmanı tarafından tedavi edilmesi gereklidir.
Güneşten Korunmak Gerekir mi? Güneş Cilt Yaşlanmasına Neden Olur mu?
Yaklaşık yüz yıldır güneş ışığının erken yaşlanmaya katkıda bulunduğu doktorlar tarafından bilinse de, insanları güneşe maruz kalmanın yol açtığı tehlikelere ikna etmek pek kolay olmamaktadır. Kronik güneşe maruz kalmanın cilt üzerindeki sonuçları, yüzün, ellerin veya boynun açıkta kalan cildi ile maruz kalmayan kalça, iç uyluk veya iç kol cildi karşılaştırıldığında kolayca görülebilir. Güneş, cilt yaşlanmasının tek kaynağı veya nedeni değildir fakat dış kaynaklı olan ana nedendir.
Cilt yaşlanmasının içsel ve dışsal olmak üzere iki ana süreci vardır. İçsel yaşlanma, bir bireyin genetik arka planını yansıtır ve kaçınılmazdır ve bu nedenle gönüllü kontrolün ötesindedir. Dışsal yaşlanma, dış faktörlerden kaynaklanmaktadır. Sigara, aşırı alkol kullanımı, yetersiz beslenme ve güneşe maruz kalma gibi önlenebilir nedenlerle oluşur. Bu süreç kaçınılmaz değildir ve erken cilt yaşlanmasını neden olur. Yüz bölgesindeki yaşlanmanın en önemli nedeni güneşe maruz kalmaktır.
İçsel nedenlerle yaşlanmış cilt pürüzsüzdür ve renk değişikliği yoktur, çizgileri vardır ancak cildin normal geometrik desenleri korunur. Cildin üst(epidermal) ve alt(dermal) tabakalarında incelme vardır.
Dışsal nedenlerle yaşlanmış cilt, ağırlıklı olarak yüz, göğüs ve kolların dış yüzeyleri gibi açıkta kalan alanlarda görülür. Bir ömür boyu ultraviyole radyasyona (UVR) maruz kalmanın toplam etkilerinin bir sonucudur. Fotoyaşlanmış derinin klinik bulguları arasında çil, yamalı gibi görünen koyulaşma (hiperpigmentasyon), kırışıklıklar ve pigmente lezyonlar ve rengi solmuş(depigmente) lezyonlar bulunur.
Amerika’da yapılan bir araştırmada, çil eğilimi olan çocukların 30 faktörlü güneş koruyucu krem uygulandığında %30 ila %40 daha az çil geliştirdiği gösterilmiştir.Bu çalışma, yalnızca cildin daha yaşlı görünmesini neden olmakla kalmayıp aynı zamanda artan melanom riski ile ilişkili olduğu bilinen bu pigmentli lezyonların önlenmesinde güneşten korunmanın önemini göstermektedir. Cilt yaşlanmasının diğer belirtileri arasında kalınlık ve elastikiyet kaybı, kan damarı zayıflığına bağlı purpura alanları ve keratoz, kılcal damarlanmada artış(telenjiektaziler) ve cilt lekeleri gibi iyi huylu lezyonlar görülür
Fotoyaşlanmış ciltte ayrıca epidermal atrofi, kolajen ve elastik liflerdeki farklı değişiklikler de görülür. Kollajen ve elastik liflerdeki bu değişikliklerin, sürekli güneş ışığına maruziyet ile kötüleştiği gösterilmiştir.
Güneşten korunma nasıl olmalıdır?
Güneşten kaçınma ve güneş kremi kullanımının yaşlanmayı geciktirmede önemli yardımcılar olduğu iyi bilinmektedir. Güneşten kaçınma her zaman mümkün değildir ve açıkçası birçok insan için pek de popüler bir davranışsal düzenleme değildir. Bununla birlikte, özellikle 10.00-16.00 saatleri arasında gereksiz güneşe maruz kalmaktan ve solaryumdan kaçınılması şiddetle önerilmelidir. Hasta içeride kalsa bile günlük olarak güneş koruyucu kullanılması önerilmelidir. UVA ışınlarının camdan geçme kapasitesine sahip olduğu, bu nedenle bireylerin iş yerlerinin yanı sıra arabalarında ve evlerinde dahi güneş ışınlarına maruz kalma riski altında olduğu hatırlatılmalıdır. UVA önleyici filtreler bir miktar koruma sağlamak için pencerelere yerleştirilebilir. Güneşe uzun süre maruz kalmayı planlayan hastalar için geniş kenarlı şapka ve SPF 45 giysi gibi güneşten koruyucu giysiler teşvik edilmelidir.
Yüz Bölgesinde Görülen Bazı Cilt Lezyonları
Yüz bölgesinde görülen bazı cilt lezyonları kanserle ilişkisi olmamasına rağmen ciddi yakınma ve rahatsızlıklara yol açabilirler.
Bunlardan daha sık görülen bazıları;
- Roza(Rosacea): Temel özelliği yüz’ün konveks bölgelerinde görülen kalıcı eritem(kızarıklık)dir. Daha çok açık tenlilerde görülmesine rağmen her ırkta görülebilir. Çoğunlukla 25-55 yaşları arasında başlar.
- Rosacea kozmetik açıdan rahatsız edici bir hastalıktır ve birçok hastada depresyona yol açar. Tahriş edici olmayan, kızarıklık karşıtı yeşil fondötenler kızarıklıkları kapatmak için kullanılabilir. Hem UVA hem de UVB ışınlarını önleyen güneş kremleri ile mutlaka güneşten korunma sağlanmalıdır. Çok sıcak, baharatlı yiyeceklerden kaçınılmalı, alkol alımına dikkat edilmelidir. Tedavide topikal ajanlar, ağız yoluyla kullanılan ilaçlar ve lazer tedavisinin etkinliği yüksektir.
Yüzde tipik bir roza
Rinofima: Bu garip bozukluk esas olarak uzun süredir devam eden rosaceaya eşlik eder, ancak nadiren izole bir fenomen olarak ve çok nadiren ciddi akne komplikasyonu olarak ortaya çıkar. Rosacea’yı karmaşıklaştırırken, durumun şiddeti ile hastalığın şiddeti arasında bir ilişki yoktur.Bazı ilginç nedenlerden ötürü büyük ölçüde erkeklerle sınırlıdır.
Klinik olarak bozukluk burnun düzensiz kalınlaşmasına neden olur.
Tedavisinde dermabrazyon çok etkili bir çözüm sunar.
Rinofima